PODCAST

1 Haziran 2015 Pazartesi

At Sırtında Anadolu - Fred Burnaby



Fred Burnaby bir İngiliz askerinden fazlası. Hakiki bir seyyah. Pek çok dili hakkıyla konuşabiliyor. 1859'da Rusya-İspanya arasını balonla gezmiş. Çok iyi at biniyor. 1874'te Karlist Savaşı'na The Times'ın muhabiri olarak katılmış. 1876'da da at sırtında Anadolu'yu baştan başa dolaşmış. Bu seyahatini kaleme almış: At Sırtında Anadolu.


Burnaby'nin Anadolu seyahati'nin sebebi, Osmanlı'daki azınlıkların durumu görmek. O yıllarda Avrupa basınında Türklerin Hristiyan azınlıklara işkence ettiği, adaletsiz davrandığı, canlı canlı kazığa oturttuğu, tecavüz ettiği şeklinde haberler yaygındır. Burnaby her ne kadar Türkler'den hoşlanmasa da (Türkler'i kaba, cahil, yobaz görür ki haksız da sayılmaz) adil bir adamdır. Gördüklerini olduğu gibi rapor eder. Türkler aleyhindeki haberlerin ve söylentilerin yalan ve abartılmış olduğunu anlar. Bu nedenle Ermenilere inancını yitirir. Tabii kitap bu kadar değildir. Bu sadece raporların kaba ana konusudur. Kitabı okunmaya değer kılan şey Burnaby'nin adil yargıları kadar üslubunun inceliği ve karşılaştığı olaylar. Anadolu'yu dolaştığı yıl 93'teki Rus Harbi'nin bir sene evveli yani seferberlik zamanıdır. Bu haliyle ayrı bir öneme sahip. Bilhassa Türkler hakkındaki yargılarının fevkalade isabetli oluşu (ve hala geçerliliğini koruyor oluşu) çok etkileyici. Ermeni soykırımı yoktur iddiasında bulunanların sarıldığı kitaplardan biri fakat benim görüşüm bu kitabı okuyarak soykırımı yalanlamak ya da doğrulamak mümkün değil. "Hristiyan Avrupa Osmanlı'daki azınlıkları kışkırtmak istiyor ve azınlıklar da kolayca Osmanlı'ya sırt dönüyor"dan daha fazlası çıkmaz bu kitaptan. İletişim'den çıktı. Bulmak zor değil. Akıcı, zevkli ve renkli bir gezi kitabı. Mutlaka okuyun derim.  

"Hiç alımlı değillerdi, dokunaklı bir biçimde ifade yoksunuydular -yüzlerini görmek fırsatına sahip olduğum neredeyse bütün Türk kadınlarında gözlemlediğim bir kusurdu bu [...] Kadınlar dedikoduyla, yemek yemekle geçiriyorlardı hayatlarını. Zihinsel melekeleri körelmişti [...] Seviyesiz ve bedensel zevklerin peşinden sürükleniyorlardı. Türk ailesinin ev hayatı genelde mutsuzdu. Gözden düşen yaşlı eşler, hareme katılan daha genç ve güzel kadınlardan ölesiye nefret ediyorlardı."

"Ülkemizde Türk milletinin onurunu lekeleyen, onları dünyanın bütün kötülüklerine sahip olmakla suçlayanlar, broşürler yazmayı bir kenara bırakıp biraz da Anadolu'yu dolaşsalar iyi ederler. 'Şeytan göründüğü kadar kötü değildir' diye eski bir söz vardır. Kendilerini Hristiyan addeden yazarlar pek çok konuda Anadolu'daki Türkler'den ders alabilirler."

""Siz İngilizler harika bir milletsiniz" diye devam etti ev sahibim. "Cesur ve yetenekli paşaları ödüllendiriyorsunuz. Bizim ülkemizde bir yüzbaşı ancak sadrazamın hareminde tanıdığı varsa yüksek bir rütbeye terfi eder; oysa sizde insanın başarıyı hak etmesi gerekiyor."

"Adam kayırmaya dayalı terfi sistemi Türkler arasında çok köklü bir yere sahiptir."