Kütüphanemde
olmasından gurur duyduğum kitaplardan biri. Darwin’in
ıskalanmış şaheseri. Sene 1862. Yanılıyor olabilirim ama Darwin’i orkideleri incelemeye iten şey güzelliğin ne işe yaradığı
sorusuna aradığı cevap olabilir. Bu sadece Darwin’in
cevap aradığı bir soru değil şüphesiz. Bu soruya çoğunlukla kestirme bir cevap
verilip geçiştirilmiş: “Yaratıcı güzelliği
kendi ve kulları için tasarlamıştır.” Peki neden? “Tanrı’nın ihtişamını, gücünü ve güzelliğini görüp iman edin, ibret alın”
diye. Bu açıklama daha fazlasını
talep edenleri doyurmaz tabii ki. Aklı başında pek çok kişi bu soruya cevap
aramış. Freud dahil: “Güzelliğin bir yararı yok gibidir ama
uygarlık o olmadan yapamaz. O cinsel duygu alanından türemiştir. Öte yandan
görünüşü uyarıcı etki yapan cinsel organları güzel bulmamamız ilginçtir.
Güzellik niteliği ikincil cinsel özelliklere ait gibidir.” (Uygarlığın Huzursuzluğu) Darwin bu soruyla cebelleşmeye tavus
kuşu kuyruğundan başlamış: “Tavuskuşu
kuyruğuna ne zaman bakacak olsam hasta oluyorum.” Çünkü kuyruğun bu kadar
güzel olmasının sebebini bulamıyordu. Güzelliğin ne işe yaradığını ararken
orkideler üzerinde çalışmaya karar veriyor. Hem alımlı, hem de yüzlerce
varyasyonu olan bu türle çalışmak çok cazip.
Kitabın ilk bölümünde
orkidelerin genel yapısını tarif etmiş. Daha sonra Orchis mascula üzerinde durmuş. Daha sonra bir böceğin, bu
orkidenin polenlerini bir başka orkideye taşıdığını gözlemlemiş. Sonra diğer
orkide türlerinde de aynı mekanizmanın olması gerektiğini düşünüp, onlar
incelemeye koyulmuş. Orchis pyramidalis’in
döllenmesini incelerken fark etmiş ki, bu türün polenlerini de taşıyan bir
böcek var. Nihayetinde diyor ki “orkidelerin
türlerini devam ettirmesi için böceklere ihtiyaçları var çünkü polenleri ercik
başı içerisinde fazlaca gömülü” Sonra fark ediyor ki bu taşıma işi hep
kelebeklere kalıyor. “20 yıldır
orkideleri dikkatle izliyorum fakat hiçbir orkideye kelebek harici bir böceğin
yaklaştığını görmedim” Sonra bu kelebek ve güveleri inceliyor. “Çoğunun hortumuna iki ya da üç çift polen
yapışıyor. Fakat Acontia türüne yedi, Caradrina’ya da on bir çift polen
yapışıyor” Sonra Caradrina ve Acontia’yı incelemeye başlıyor. Bu güvelerin hortumlarıyla
orkideninkinin simetrik olduğunu fark ediyor. Bundan sonra orkide türleriyle,
onlardaki polenleri taşıyan kelebek ve güvelerin hortumlarını eşleştirmeye
başlıyor. Her orkideyle eşleşen bir
kelebek yahut güve bulunca da keyfi yerine geliyor çünkü tüm bu bulgular onun
teorisi destekliyor. Ve anlaşılan güzellik de evrimin bir basamağı yahut aracı.
Hayatta kalmanın, türünü devam ettirmenin anahtarı. Bu sırada bir orkide
üreticisi (James Veitch) Darwin’e Madagaskar’dan getirttiği
egzotik orkideleri gönderiyor. Bir tanesi özellikle dikkatini çekiyor Darwin’in: Angraecum sesquipedale. Artık Darwin
orkidesi diye geçiyor. Bu bitkinin çiçeklerine dikkatlice bakınız. Yıldız
şeklinde yapraklar ve onların içinden çıkan bir ayak uzunluğunda incecik bir
hortum. Polenler bu hortumun içinde! Bu polenleri taşıyacak babayiğiti
İngiltere’de çarnaçar beklemeye koyuluyor. Memleketindeki sfenks güvelerinden
medet umuyor. “Bu koca güvelerin
hortumları vücutları boyundadır” diyor. Fakat bu hayvanların en irisi bile
3 inchi (7,5cm) geçmiyor. Bu orkidenin polenlerine uzanabilmek için 10-11 inch
(25-27cm) uzunluğunda hortumu olan bir kelebek gerek. “Madagaskar’da böyle uzun hortumu olan kelebekler olmalı” diyor.
Darwin’in ölümünden 20 sene sonra bu böceği buldular: Dev Kongo güvesi (X. morganii
praedicta).
Bu anlattıklarımdan
sonra hala heveslenmediyseniz bu kitap size göre değil. Meraklıları kitabı
ancak internet üzerinden sipariş edebilir. Ücretsiz olarak e-kitap halinde de
okuyabilirsiniz. Türkçesi yok.