PODCAST

10 Temmuz 2014 Perşembe

Aramızdaki En Kısa Mesafe - Barış Bıçakçı



Barış Bıçakçı oldukça mütevazi bir adam. Sanki kitaplarını onun rızası olmadan basmışlar gibi mahcup. Başkası için yazılmamış şeyler, belli. Gizli gizli günlüğünü okuyor gibi hissediyorum. İçten, dolaysız ve gösterişsiz. Son zamanlardaki en iyi öykü yazarlarından hatta belki en iyisi. Birçoklarına göre de mesafeli biri. Ne bir demeç veriyor ne kitabı hakkında konuşuyor. Bunu da kendine bir gizem katmak için yapmadığına eminim. Türk edebiyatının son keşişi (Hayalet Oğuz ilktir herhalde). Aramızdaki En Kısa Mesafe bir hikaye kitabı. Kısacık bir kitap; Ankara - İstanbul arası kadar bile değil. 




80'lerde çocukluğu, 90'larda ilk gençliği yaşamış incelikli bir erkek çocuğun gözüyle dünyayı yazmış. Erkek olduğunuza sevineceksiniz. Yutkuna yutkuna okuyacağınız cinsten dokunaklı. Bana göre edebiyat tarihimizin en iyi öykü kitabı. Emrah Serbes'in Erken Kaybedenler'inin bile pınarı. Yaşlanıyor oluşunuza lanet edecek, şimdiki çocukların yeteri kadar çocuk olmadığını düşünecek, onlara acıyacaksınız. Bu kadar narin bir anlatım, okusa Salinger'i bile kıskandırırdı, şüphem yok. Klibi çekilmemiş güzel şarkılar gibi hakkı yenmiş, yazık. Uzun bir fragmanı hak ediyor:

"Bu dünyada hiçbir şey göründüğü hatta yaşandığı gibi değil, her şey hatırlandığı gibi."

"Bakkala gidip gelirken yakalanır insan belki bu duyguya (değersizlik); bir çiftlik yoğurdu, iki ekmek, bir paket maltepe alırken."

" Aslında babam da başka pek çok insan gibi uzağındakilere ve yeni tanıştığı insanlara anlayışlı, iyi davranıyor, yakınlarından bunu esirgiyordu." 

"Anneannem ve ben ölüme karşıyız."

"Bir soyadının önünde toplanmış duruyoruz: Ailemiz. Bir soyadının önünde tek tek isimler. Bir sabah kardeşim ürpererek arkasına bakıyor ve "Anne ben İngiltere'ye gidiyorum!" diyor evden çıkarken. "İyi yavrum, güle güle git!" diye yanıtlıyor onu annem. Arkasından ekliyor: "Fazla gecikme!" Her şey bu kadar gülünç."