Kitabın çevirmeni Cengiz Çevik’in
‘eski Roma’nın tek pop-starı’ yakıştırmasında bulunduğu Cicero’nun, oğlu
Marcus Cicero için yazdığı mektuplardan oluşur kitap. Kitabın cevabını
vermeye çalıştığı soru çok kabaca şudur: Ahlaklı olan nedir? “Bu soruya
cevap vermek Cicero’ya mı kalmış?”
diye düşünüyorsanız hayatı hakkında biraz okuyun derim.
Cicero’yu felsefeye iten
şey “devletin bizzat kendini teslim ettiği insanlarca uzun bir süre
yönetilmeye başlaması”dır. Üzerinde en fazla durduğu soru ‘yararlı olan ile
ahlaken doğru olan çatışırsa ne olur?’ sorusudur. Cicero böyle bir
çatışmanın asla olamayacağını çünkü faydalı her şeyin ahlaken de doğru olduğunu
savunur. İddiasını savunurken eli fazla arttırdığını düşünebilirsiniz bazen. “İnsanlar
koşullar gereği düşmana bir söz vermek zorunda kalırsa, onda bile sadakatini
korumak zorundadır.” der mesela. Ya da “Zenginlik yaşamda gerekli
unsurların temini için olduğu kadar hazlardan yararlanabilmek için de
arzulanır. Yüce bir ruha sahip olan insanlarda ise zenginlik arzusu, başkalarına
yardım ve iyilik etme hedefini taşır.” der. Bu cümleler hep ışıltılıdır,
hoştur ancak çoğu okur (ben de dahil) eminim ki yazarın cümleleri kadar temiz
olamayacağı kanaatindedir. Bu cümlelerde yalnızca erdem yoktur aynı zamanda
neredeyse ‘çileci’ bir fedakarlık vardır fakat Cicero tam bu noktada
bizi ikna eder. Erdem sahibi olmak için fedakarlığa ihtiyaç yoktur ona göre,
faydalı olan şeyi yaptığımız zaman ahlaklı da olmuş oluruz. Yani bırakın
‘çileci’ yaşamı önermeyi, neredeyse ‘faydacı’ gibi konuşur. Hatta Themistokles
üzerinden örneklendirir iddiasını. Yıl M.Ö.480, Persler Yunan kentleri
üzerine dev bir orduyla geliyorlar. Meclisi toplayan Yunan komutanlar
tartışıyorlar: Perslerle karada mı çarpışmalı yoksa denizde mi? Atinalı amiral Themistokles
deniz savaşı taraftarıdır fakat meclisi ikna edemez. Bunun üzerine Med filosuna
en sadık adamını gönderir gizlice. "Atinalıların komutanı beni gizli
gönderdi. Düşmanlarınız korku içinde ve kaçmaya hazırlanıyorlar. Aralarında
anlaşamıyorlar." der düşman şeflerine. Bunun üzerine Persler
Yunanların kaçmasını önlemek için denizi tutmaya karar verirler ve Yunanlar
istemese de Perslerle denizde çarpışmak zorunda kalır. Savaşı Yunanlar kazanır.
Cicero Themistokles’in Perslerle girişilen savaşta sürdürdüğü
diplomasiye atıfta bulunur ve şu çıkarımı yapar: “Ahlaken yanlış olan,
yararlı olduğunu düşündüğün şeyi elde etsen bile, asla yararlı olamaz. Ahlaken
yanlış olan bir şeyin yararlı olduğunu düşünmek tam bir felakettir.” (Themistokles
hakkında daha fazlası için Herodotos, Sekizinci Kitap,75-113 bölümleri
okunabilir)
Okurken Cicero’nun
gerçekçi olmadığı hissine kapılabilirsiniz fakat yer yer gerçeğin
kabullenilmesi zor tarafını da açık seçik yazar. “İki tür uzlaşmazlık
vardır: Biri tartışmayla ilerler, diğeri kaba kuvvetle; biri insana özgüdür,
diğeri vahşilere; insan ancak ilkini kullanamadığında ikincisine sığınmalıdır.”
Kaba kuvvete teşvik etmese de meşru olduğu zamanlar olabileceğini de kabul eder
neredeyse. Fakat sonra yine o gerçeklerden uzaklaşır: “Birisinin kendi
iyiliği için hırsızlık yapması ya da başka birine şiddet uygulaması, kaçınılmaz
olarak doğayla uyumlu olan birçok şeyin, dolayısıyla insanlık ırkından oluşan
topluluğun bozulması anlamına gelir.” Bu cümleyi Roma Cumhuriyeti’nin en
kuvvetli adamlarından birinin kaleminden çıktığını bilmek, bu cümlelerde riya
aramaya itiyor insanı ister istemez. Zira Romalılar gaddarlığı ve zalimliği
kimi zaman zevk haline getirecek kadar acımasızlaşmış olmalarına rağmen, bırakın
o devri günümüzde bile onları bu özellikleri nedeniyle yargılayacak tarihçi zor
bulunur. Bunu anakronizm olarak değerlendirenler aynı dönemde yaşamış
Fenikeliler, Mısırlılar, Partlar ile Romalılar’ı kıyaslamalılar. Ne yalan, Cicero
bir tek bu konuda hayal kırıklığı yaşattı bana.
Kolay anlaşılır ama asla sığ
olmayan üslupla, tarih boyunca popüler olmuş sorulara basit cevaplar aranmış bu
kitapta. Aynı cevapları birçok sıradan insandan duymuş olma ihtimaliniz
kuvvetli. Yeni cevaplar, yeni laflar arıyorsanız bu kitapta yok fakat aynı
lafları Cicero’dan duymak sizi kendinize getirebilir. Baba nasihati gibi
kıymeti geç anlaşılacak bir kitap.