Neruda ne demişti: “Daha önce
hiç Cortazar okumamış olmak, hiç şeftali tatmamış olmak gibidir.” Baş
yapıtı Sek Sek’ten sonra Andres Fava’nın Güncesi gelir. Adı günce
fakat hem şiir hem nesir. Diğer kitapları gibi girift, kat kat. 100 küsür
sayfalık, küçük bir mücevher.
Cortazar’ın çıraklık yıllarında meşgul olduğu sorulara cevap arıyor
Anders Fava. Kurmaca bir soyağacı,
kurmaca bir hayat, Cortazar’ın güncesi ve hayat hikayesine karışıyor. Defne Yayınları’ndan çıktı, nedense çok
ses getirmedi. Hak ettiğinden azı reva görülüyor olması yazık. Yine de kitabı
bulmak çok zor değil. Israrla öneririm, hele ki yazmaya merakınız varsa. Çeviriyi
Ayşe Nihal Akbulut üstlenmiş.
Fragmanla bitirelim:
“Üstelik bir günce tutabilmek için onu hak etmek gerek. Gide ya da
T.E.Lawrence gibi. Günce, kaynayan şurubun üstünü bağlayan incecik dantel.
Köpürmek, evet ama boş sahaların üstünü tutmaz köpük. İyi yaşadıysam, iyi
öldüysem, dolanıp durduğum yer sağlam zemin olabildiyse, bayılarak yediğim
kendi kendine acıma jölesi olmadıysa, köpük de tutar; söylemeden kalan şeyler
sözcüklere dökülebilir, köpük artıkları, kavgadan artakalanlar.”
“Hep söylenir ve insan gülümsemekten kendini alamaz. Kullandığım dil
düşüncelerimi, duygularımı dile getirmemi engelliyor. Doğrusu şu olurdu:
Düşüncelerim, duygularım benim dile ulaşmamı engelliyor. Düşüncem ile benim
aramda dil engel mi oluşturmakta? Hayır. Dilimle arama giren benim düşüncemdir.
Bu yüzden, dil bayrağını gönderde en yukarı çekmekten ve ona tam özerklik
kazandırmaktan başka çıkış yolu yoktur. Büyük şairlerde sözcükler düşünceleri
yanlarına almaz; zaten sözcükler düşüncelerdir. Böylece, kuşkusuz onlar artık düşünce
değil yalnızca sözdür.”