Hagop Baronyan 1842 Edirne
doğumlu. 1864’te İstanbul’a yerleşmiş
ve yazmaya başlamış. İlk tiyatro denemesi olan Şark Dişçisi geçenlerde İstanbul
Şehir Tiyatroları’nda oynadı. Bence şahaneydi. Başka oyunlar da yazmış tabii ancak bildiğim
kadarıyla onlar Türkçe’ye çevrilmediler. Bu sırada gazetecilikle de meşgul
oldu. Milli, dini ve siyasi meselelere oldukça ilgili biri. Bu ciddi konuları
ağırbaşlı bir hicivle yazdı. 6-7 ay evvel Can’dan
bir gezi kitabı çıktı: İstanbul
Mahallelerinde Bir Gezinti.
Kibar fakat budalaca değil,
alaycı ancak kibirden uzak, matrak bir kitap. İstanbul’un pek de uzak sayılmayacak geçmişini okumak eminim
herkesi şaşırtır. Bu kadar zamanda nasıl oldu da böyle değişti, çirkinleşti ve
nasıl oldu da bazı şeyler hep aynı kaldı hayret. Dönemin Ermeni toplumunun kaygı, hassasiyet ve mizacını anlamak için de
oldukça faydalı bir eser olduğu kanaatindeyim. Sıkılmadan okuyacağınızı garanti
edebileceğim bir kitap. Bulmak kolay.
"Bu köydekiler genellikle milliyetçi duygulara sahip olmaktan
utanır [...] İkindiye kadar uyur, gece uyanır ve başlarlar kendi prafalarına
[...] Birbirlerini yerin dibine sokar, yüz yüze geldiklerinde göğe çıkarırlar
[...] Moda bir çeşit hastalıktır burada [...] Köyün eğlence yeri, denizin
üstündeki Moda burnudur. Oraya gidenler denize bakmaz, daha eğlenceli olduğunda
güzel kadınlarla ilgilenirler." –Kadıköy
“Çalışkan ve hamarat birini görürsen anla ki Anadolu Ermenisi’dir,
yerlisi bir iş beceremez.” Gedikpaşa
“Museviler fiyat ve ücretler, Rumlar da ticaret hakkında konuşurlar.”
– Hasköy
“Yirmi parası bile olmayan Rotschild’in oğlu gibi giyinir. [...] Cennet
gibi parkları ünlüdür. Bilge ağaçları var iyiye ve kötüye.” – Pera/Beyoğlu