PODCAST

19 Haziran 2014 Perşembe

İnsanoğlunun Beş Bin Yıllık Şiir Serüveni - Sait Maden


Antoloji hazırlamak oldukça zor iştir. Antoloji hazırlamaya kalıkşmak bile başlı başına bir meydan okuma, iddia ediştir. Böyle bir iddianın arkasında Sait Maden'den daha dirayetli duracak pek az adam var ülkemizde. Şair, çevirmen, grafiker, Sarp Maden'in babası. Elini taşın altına koymuş ve bakir sayılabilecek bir alanı derlemeye kalkışmış. 

Kitap Çekirdek Yayınları'ndan çıkmış. İki ciltten oluşur. İlk cildin başlığı Yeryüzü Şiirleri, ikinci cildin başlığı Yeryüzü Destanları. Tarihsel zaman evresine ulaşmamış, ilkel toplumlara ait söylenceler, hikayeler, şiirler, destanlar külliyatı. İlk kitap yaratılış söylenceleri ile başlıyor. Tüm dinlerin  ve mitlerin ne çok ortak hikayesi var, öğrenip hayret etmek için iyi bir başlangıç. Dünyanın sonu söylenceleri geliyor ardından. Yine aynı hayretle, benzerliklere şaşarak okunacak bir bölüm. Tufan söylenceleri, kutsamalar, yakarılar-büyüler-kargımalar ve türküler ile devam ediyor. Bu ilk şiirler çoğunlukla evreni anlamaya çalışmak ya da ona anlam katmak çabasıyla yazılmışlar. Nuh, İlyas, İsa, Yusuf, Yunus ve Hıdır'ın hikayelerini Bel, Enki, Astarte, Ereşkigal, Tammuz diye okuyacaksınız, şaşacaksınız. Lirik yani şairin kendi sesi, epiğin bağrışmaları arasında zor duyulsa da, kulak kabartmak işe yarıyor. Neşideler Neşide'si gibi 3000 yıl sonra yeniden popüler olmuş müthiş bir aşk şiiri, ilk ciltte yer alan liriklerden biri. İkinci cilt ise vahşetin, inandırıcı olmayan kahramanlıkların yüceltilmesi olan destanaların külliyatı. Benim için en ilginç kısım Kadeş Destanı idi. Bilindiği gibi Mısır, topraklarını genişletmek için Hititlere saldırır ancak başarılı olamayınca paşa paşa barışa razı olur. Savaşın kaybedeni II.Ramses saray şairi ya da vakanüvisine bu destanı yazdırır. Üstüne üstlük tapınaklara da kazdırır anlı şanlı zaferini Tarihte bilinen ilk sansür olabilir belki. Basının özgür olmadığı bir Mısır'da yazılan bu destan da her destan gibi çoğunlukla abartılı, yanlı ve tatsızdır. Okuması pek zevkli değil bana kalırsa (birkaçı hariç) fakat bilinmesi elzem. Nasıl ki Homeros, Hesiodos Batı mitolojisinin pınarıysa, Mahabharata, Kalevala, Gesar, Oğuz Kağan Destanı da dünya mitolojisinin pınarıdır. Bilmemek ayıp sayılmalıdır. Sait Maden'in bu müthiş çevirilerini okurken Alp Er Tunga sagusu dikkatimi çekti. Dönemdaşlarıyla kıyaslayınca oldukça dokunaklı ve melodili. Tek fark eden ben olmamışım, internette de üzerine çok yazılmış, çizilmiş. Kabaca anlatayım dikkatimi çeken asıl şeyi. Bilindiği gibi, Türk edebiyatının en köklü yapısal formunun hece vezni olduğu, aruz vezninin ise İslamiyet ile birlikte Türkler arasında yayıldığı öğretilir. Halbuki bu şiiri dikkatle okuyan ve birazcık aruz bilen herkes, bu eski sagunun, aruz vezni ile yazıldığını rahatlıkla görecektir. Şiirin vezni, "müstef'ilün / fâilün"  " --.- / -.- ".  Başından sonuna kadar bu vezne sadık kalmaktadır (tek istisnası ilk mısradır); bu da geniz n'si denen ve sadece Anadolu Türkçesinde bulunan sesin, Türkçe transkripsiyonlara yanlış uyarlanması.

Kısacası ve hepsi bir yana Sait Maden için okunmalıdır bu kitap. Açık ara gördüğüm en iyi çeviri diyebilirim. İçerisinde de harika çizimler var. Çevirmenin deyişiyle bu şiir müzesini gezmeyen çok şey kaybeder. Muhakkak görebilenler için çok ders vardır.