PODCAST

7 Haziran 2014 Cumartesi

Yanlış Cumhuriyet - Sevan Nişanyan


Kıymeti bilinmemiş, sıradışı, ilgi çekici üsluplu bir Nişanyan kitabı. Atatürk'ün ezberletilen kişiliği, icraatleri ve devrimlerinin perde arkaları kitabın üzerinde durduğu ana konu. Birinci meclisteki Atatürk muhaliflerinin itibarlarını iade etmekle başlıyor kitaba Nişanyan. Atatürk muhaliflerine yapıştırılmış olan gerici, vatan haini yaftalarını sökmek için iyi bir kaynak ve akıl yürütme. Harf devrimi ve şapka devriminin yersizliğini cesurca yazmış. Bu konudaki en aklı başında yazılardan biri. Atatürk'ün kendini bizzat kendi eliyle tanrılaştırmaya çalışması, caddelere ismini vermesi, her yere heykellerini diktirmesi vs... yine bu kitapta. Atatürk'ü diktatör ilan ederken bunu haklı gerekçelere dayandıran, usturuplu yazılar da bu kitapta. Nişanyan'ın iddialarına hak verirsiniz, vermezsininz o okuyucuya kalmış elbet ama hakkını teslim etmek gerekir ki iddialarının arkasında pek sağlam temeller var. Sadece cesareti için bile takdiri hak ediyor yazar fakat tarihi çarptırarak kendi doğrularını dayatmak, doğruyu bildiği halde yeri geldiğinde saklamak, iftira, art niyet ve ucuz fanatiklik de bu kitapta. Buyrun:


Sayfa 283: “... milli mücadelede İngilizlere karşı tek bir kurşun atılmadığı halde...”

1918’de Filistin cephesinde Edmund Allenby komutasındaki İngiliz ordularına karşı savaşılmış, yine aynı yılda Irak’ta Kutü’l-Ammare'de İngilizlere karşı şavaşılmıştır. Kasım 1918’de İstanbul’un işgalinde İngilizler 2616 gemiyle Boğazı kuşatmışlardır. İzmir’in 1919’daki işgali fikri de İngiltere Başbakanı Lloyd George tarafından ortaya atıldı. Keza Kurtuluş Savaşının güney cephesinde İngilizler ile, işgal ettikleri Musul, İskenderun, Kilis, Antep, Maraş, Elbistan ve Urfa’da savaşılmıştır.

Cumhuriyet döneminde ve sonrasında Türk çocuklarının ve halkının batıya karşı haksız yere doldurulduğu, halbuki batının aslında bizim düşmanımız olmadığı gibi abes iddialar can sıkıyor. Zira Nişanyan gibi zeki bir adam elbette Batı ile Osmanlı arasındaki husumetten haberdardır. Elbette Batının topraklarımızı iyi niyetle işgal etmediğini bilir. Dolayısıyla anlaşılıyor ki yalan söylediğinin bilincinde olmasına rağmen geri adım atmıyor. Eleştirdiği Atatürk gibi kendi doğrularını dikte ettirmek için yalan söyleyebiliyor. Batıyı günah keçisi yahut her kötülüğün kaynağı görmek ne kadar tuhafsa Batının sütten çıkmış ak kaşık olduğunu söylemek de bir o kadar tuhaf.

Sayfa 298: “Hicret esasına dayalı tarih perspektifini toplum zihninden silmek için Miladi takvim getirilmiştir.”

Demek ki İsrail, Japonya, İran, Lübnan, Katar, Irak, Mısır gibi Hristiyan olmayan ülkelerde de toplum zihninden kendi tarih perspektiflerini silmek için Miladi takvim kullanılıyor. Nişanyan bu iddiasında da aynı şeyi yapıyor, kendi doğrularını dikte ettirmek için demogoji yapıyor. Yapılan her icraatte bir art niyet arıyor.

Sayfa 304: “Listenin en sonunda yer alan altı kalemden her birinin Türkiye’de kabulü, hatırlanacağı üzre, ciddi siyasi direnişlere konu olmuştur veya olmaktadır. Direnişin başlıca kaynağı kamuoyunun Kemalist veya ilerici bilenen kesimleridir.”

Listenin sonundaki bu kalemler içerisinde nükleer santral ve kredi kartı da var. Kredi kartı kullanımı konusunda Kemalistlerin İslamcılardan daha çok karşı çıkması söz konusu bile değildir tabii ki. Hatta tam tersine İslamcılar çoğunlukla kredi kartı kullanımına daha uzak olmuş, şüpheyle yaklaşmışlardır. Nükleer santrale karşı olmayı yenilik karşıtlığı gibi göstermek ise ya cehaletten ya da art niyetten kaynaklanıyor olmalı. Zira nükleer santrale karşı olma nedenlerinin Kemalizmle yahut başka bir ideoloji ile alakası yoktur. Dünyanın birçok ülkesinde, ülkenin nispeten daha aydın/okumuş/sosyo-ekonomik düzeyi yüksek sınıfı çevre sorunlarına karşı daha duyarlıdır ve çoğunlukla da nükleer santrallere kuşkuyla yaklaşmaktadır.

Sayfa 298: "... çok eşliliğin hukuken tasfiyesinde de gerçek bir ahlaki tercihten çok pratik gerçekler rol almışa benzemektedir... oysa Atatürk'ün kişisel tercihleri, bilindiği kadarıyla, medeni kanunun öngördüğü tek eşli aile idealinden uzaktır."

Eleştirinin şekli bile çok sığ. Savının arkasında durmak için yeri geldiğinde ahlak polisliği yapan Nişanyan bu sefer de belden aşağı çalışmış. Bu en nazik tabiriyle terbiyesizliktir. Zira bilindiği gibi Atatürk sadece Latife Hanım ile evlenmiştir. Hiçbir zaman da çok eşli yaşamamıştır. Diyelim ki evlatlığı Afet İnan ile aşk yaşadığı doğru olsun, o dönem bir başkasıyla olduğunu gösteren tek bir yazışma yahut belge yoktur. Ne yazık ki kendisine atılan iftiralara öfkelenen Nişanyan, bir başkasına iftira etmekten hicap duymamıştır. Kaldı ki çok eşlilik konusundaki düzenleme ahlaki bir hizaya sokma değil, kadınlara olmayan haklarını ve itibarlarını biraz olsun verebilmektir.

Sayfa 284: "... Kırım'da Türkiye'yi savunmak uğruna can veren 100.000 İngiliz ve Fransız genci hatırlanmaz"

Bu da sanırım kitabın en profesyonel yalanı. Zira Kırım'da İngilizler ve Fransızlar Osmanlı topraklarını Ruslar'a kaptırmamak ve kendi aralarında paylaşmak için Ruslarla savaşmışlardır. Zira bir ülkenin, çıkarı olmadığı halde, bir başka ülkeyi korumak adına kendi vatandaşlarını ölüme gönderdiği görülmüş şey değildir.

Ezcümle: Günahıyla sevabıyla cumhuriyet tarihinin en okunmaya değer kitaplarından biridir. Ya fikirlerinizi değiştirecek ya da içinize şüphe düşürecektir diye umuyorum. Kitabın büyük bir çoğunluğu olabildiğince tarafsız ve soğukkanlı bir üslupla yazılmış ancak yukarıda da sıraladığım gibi Nişanyan bazen duygularının esiri olmuş gibi duruyor.