PODCAST

5 Haziran 2014 Perşembe

Yükümlülükler Üzerine - Cicero


Kitabın çevirmeni Cengiz Çevik’in ‘eski Roma’nın tek pop-starı’ yakıştırmasında bulunduğu Cicero’nun, oğlu Marcus Cicero için yazdığı mektuplardan oluşur kitap. Kitabın cevabını vermeye çalıştığı soru çok kabaca şudur: Ahlaklı olan nedir? “Bu soruya cevap vermek Cicero’ya mı kalmış?”  diye düşünüyorsanız hayatı hakkında biraz okuyun derim.


Cicero’yu felsefeye iten şey “devletin bizzat kendini teslim ettiği insanlarca uzun bir süre yönetilmeye başlaması”dır. Üzerinde en fazla durduğu soru ‘yararlı olan ile ahlaken doğru olan çatışırsa ne olur?’ sorusudur. Cicero böyle bir çatışmanın asla olamayacağını çünkü faydalı her şeyin ahlaken de doğru olduğunu savunur. İddiasını savunurken eli fazla arttırdığını düşünebilirsiniz bazen. “İnsanlar koşullar gereği düşmana bir söz vermek zorunda kalırsa, onda bile sadakatini korumak zorundadır.” der mesela. Ya da “Zenginlik yaşamda gerekli unsurların temini için olduğu kadar hazlardan yararlanabilmek için de arzulanır. Yüce bir ruha sahip olan insanlarda ise zenginlik arzusu, başkalarına yardım ve iyilik etme hedefini taşır.” der. Bu cümleler hep ışıltılıdır, hoştur ancak çoğu okur (ben de dahil) eminim ki yazarın cümleleri kadar temiz olamayacağı kanaatindedir. Bu cümlelerde yalnızca erdem yoktur aynı zamanda neredeyse ‘çileci’ bir fedakarlık vardır fakat Cicero tam bu noktada bizi ikna eder. Erdem sahibi olmak için fedakarlığa ihtiyaç yoktur ona göre, faydalı olan şeyi yaptığımız zaman ahlaklı da olmuş oluruz. Yani bırakın ‘çileci’ yaşamı önermeyi, neredeyse ‘faydacı’ gibi konuşur. Hatta Themistokles üzerinden örneklendirir iddiasını. Yıl M.Ö.480, Persler Yunan kentleri üzerine dev bir orduyla geliyorlar. Meclisi toplayan Yunan komutanlar tartışıyorlar: Perslerle karada mı çarpışmalı yoksa denizde mi? Atinalı amiral Themistokles deniz savaşı taraftarıdır fakat meclisi ikna edemez. Bunun üzerine Med filosuna en sadık adamını gönderir gizlice. "Atinalıların komutanı beni gizli gönderdi. Düşmanlarınız korku içinde ve kaçmaya hazırlanıyorlar. Aralarında anlaşamıyorlar." der düşman şeflerine. Bunun üzerine Persler Yunanların kaçmasını önlemek için denizi tutmaya karar verirler ve Yunanlar istemese de Perslerle denizde çarpışmak zorunda kalır. Savaşı Yunanlar kazanır. Cicero Themistokles’in Perslerle girişilen savaşta sürdürdüğü diplomasiye atıfta bulunur ve şu çıkarımı yapar: “Ahlaken yanlış olan, yararlı olduğunu düşündüğün şeyi elde etsen bile, asla yararlı olamaz. Ahlaken yanlış olan bir şeyin yararlı olduğunu düşünmek tam bir felakettir.” (Themistokles hakkında daha fazlası için Herodotos, Sekizinci Kitap,75-113 bölümleri okunabilir)

Okurken Cicero’nun gerçekçi olmadığı hissine kapılabilirsiniz fakat yer yer gerçeğin kabullenilmesi zor tarafını da açık seçik yazar. “İki tür uzlaşmazlık vardır: Biri tartışmayla ilerler, diğeri kaba kuvvetle; biri insana özgüdür, diğeri vahşilere; insan ancak ilkini kullanamadığında ikincisine sığınmalıdır.” Kaba kuvvete teşvik etmese de meşru olduğu zamanlar olabileceğini de kabul eder neredeyse. Fakat sonra yine o gerçeklerden uzaklaşır: “Birisinin kendi iyiliği için hırsızlık yapması ya da başka birine şiddet uygulaması, kaçınılmaz olarak doğayla uyumlu olan birçok şeyin, dolayısıyla insanlık ırkından oluşan topluluğun bozulması anlamına gelir.” Bu cümleyi Roma Cumhuriyeti’nin en kuvvetli adamlarından birinin kaleminden çıktığını bilmek, bu cümlelerde riya aramaya itiyor insanı ister istemez. Zira Romalılar gaddarlığı ve zalimliği kimi zaman zevk haline getirecek kadar acımasızlaşmış olmalarına rağmen, bırakın o devri günümüzde bile onları bu özellikleri nedeniyle yargılayacak tarihçi zor bulunur. Bunu anakronizm olarak değerlendirenler aynı dönemde yaşamış Fenikeliler, Mısırlılar, Partlar ile Romalılar’ı kıyaslamalılar. Ne yalan, Cicero bir tek bu konuda hayal kırıklığı yaşattı bana.

Kolay anlaşılır ama asla sığ olmayan üslupla, tarih boyunca popüler olmuş sorulara basit cevaplar aranmış bu kitapta. Aynı cevapları birçok sıradan insandan duymuş olma ihtimaliniz kuvvetli. Yeni cevaplar, yeni laflar arıyorsanız bu kitapta yok fakat aynı lafları Cicero’dan duymak sizi kendinize getirebilir. Baba nasihati gibi kıymeti geç anlaşılacak bir kitap.