Robert Louis Stevenson roman gibi hayat yaşayanlardan. 1850, Edinburgh doğumlu. Çocukluğunda, dönemin
diğer yazarları gibi o da hastalıklarla boğuştu. Küçükten kitap tutkunuydu.
Hukuk okudu. Aşık oldu, kızı en yakın arkadaşına kaptırdı. Sonra bir başkasına
aşık oldu. Onun da adı Fanny’dir. İki
çocuklu bir duldu. Stevenson
babasıyla sık kavga etmeye başladı. Onun istediği gibi bir evlat değildi. Para
kazanmıyordu. Evi terk etti, Amerika’ya
gitti. Fanny ile de evlendi. Define Adası’nı yazdı. Onu Dr.Jeykll ve Mr.Hyde izledi. Birkaç yıl
sonra verem oldu, sanatoryumda yattı. Akabinde kiraladığı yatla Atlas ve Pasifik’i gezdi. 1890’da Samoa’
ya yerleştiler. 4 sene sonra öldü.
Yaşadığı dönemde din, dünyaya yön
veren Avrupa’da korkusuzca
sorgulanmaya başlamıştı. Bilimsel keşifler, liberalizm, sanayi devrimi
insanoğlunun elini güçlendirmişti ama bu kez bir Tanrı gibi yalnız kaldı. Bu
dönemin filozofları da, ilahiyatçıları da, yazarları da kasvetli karamsarlıktan
nasiplerini almışlar. Dr.Jeykll ve
Mr.Hyde da öyle. O dönem için sıradışı ama artık klişe olan bir fikir
etrafında döner konu: Bir insanda iki ruh, iki kişilik. Zamanımız için
nostaljik bir eğlencelik olabilir ancak. Edebi olarak ya da fikren katkı
sunacak durumda değil artık. Yine de 123 defa filmi çekilmiş bu şaheseri
okumamak ayıp olur. Ülkemizde 12 farklı yayınevinden çıktı. Bende İthaki’den çıkanı var.