Orhan Pamuk ülkenin en çok satan ama en az okunan yazarlardan biri. Siyasi
meselelerdeki beyanları nedeniyle çok topa tutuldu. Ne vatan hainliği kaldı, ne
nankörlüğü. Bir ara da intihal ile itham edilmişti. Kimi de Türkçe’yi doğru düzgün kullanmamasını
eleştirdi. İşin bu kısmına açıkçası kafa yormadım. Bildiğim bir şey var ki o da
bu adamın kalpten yazdığıdır. Hemen her kitabında Yeşilçam filmlerinin samimiyetini buluyorum. Bana kalırsa en iyi
kitaplarından biri de Masumiyet Müzesi.
Baş
karakterler Kemal ve Füsun. Kemal yaptığı hatanın bedelini
yıllarca ödeyen ve bu bedeli tutku belleyen, aşık bir adam. Hikaye alışıldık
ama etkileyici. Yeşilçam filmleri
gibi. Kemal’in Füsun’a duyduğu tertemiz aşk, nedameti, iz sürmesi, insanı kahreden
tutkusu tüylerinizi diken diken etmiyorsa hayatı ıskaladığınızı düşünürüm.
Mutlaka okunmalı. İçime oturmuş birkaç cümlesi var, yazmadan edemem:
“Hayatta esas mesele mutluluktur. Bazıları mutludur, bazıları mutlu
olamaz. Tabii çoğunluk ikisi arası bir yerdedir. Çok mutluydum o günlerde, ama
fark etmek istemiyordum. Şimdi yıllar sonra, fark etmemenin belki de mutluluğu
korumanın en iyi yolu olduğunu düşünüyorum.”
“Bir insanın başka fırsatları olmasına rağmen onları reddedip sürekli
aynı kişiyle sevişmek istemesine, bu mutluluk verici duyguya aşk denirdi.”
Ve en iyisi (gerçekten): “Sarkma, düşersin.”